AĞRI
Vardım eteğine, secdeye kapandım;
Koşup bir koluna sımsıkı abandım.
Karlı başın yüce dedikleyin yüce,
Sükûn içindeki heybetin gönlümce.
Devce yapında ilk rahatlığı duydum.
Şifa mı ne ki ruha bu ilk yudum.
Hayâl arkasında boş çırpınışların.
Sen uygun bir vakti gelince rüzgârın
Sonsuzluğa doğru kalkacak sihirli
Bir gemi gibisin göklerde demirli
Ve ben rıhtımında bekleyen tek yolcu...
Düşüncemizin en haksız, en korkuncu,
Açan o ağulu çiçek delilikte,
Giren sır mezara cesetle birlikte,
Şüphe; o bin çeşit çilenin yemişi,
Yılan ağzındaki elma... Ey, ateşi
En derin yerinde gizli gizli yanan !
Seyrediyor ruhum kar balkonlarından
Ve aklın o uçsuz bucaksız sarayı
Yıkılıyor... Duygu bir kartal hızıyla
Fırlıyor engine sevinç avazıyla.
Bulutlar ne güzel bulutlardır onlar,
Hep böyle başımın üstünde dursunlar
Menekşe rengi, kan rengi, toprak rengi.
Asılı kalsın hep bu yağmur hevengi.
Dünyayı saran bu gece ne gecedir,
Yıldızlardan yağan ışıklar ne incedir!
Yansın o yıldızlar bitinceye kadar
En derin uykular, en tatlı uykular.
Ağrı'ya eş yüce bir dağ yok içimde
Ne kadar cüceyim dert ve sevincimde!
Kaplamış gözümün gördüğü her ufku
Umutsuz, zifiri bir gece, bir korku.
Bu yalnız inilti esen manzaradan
Bir çaresiz ay'dır sallanan aradan;
Işık tuttuğu her şey bir taze yara.
Onmaz bu gece. Bırak karanlıklara!
Can yiğitliğini yitirmiş, kalb aşkı
İlenişlerinden insanın bir şarkı
Tutmuş dört yanı, bir çirkin ağıt, eski...
Ah güç de değildi. Bahtiyarlık belki;
Üstümüzde deniz gibi bir gökyüzü
Bir şemsiye gibi açtı mı gündüzü
Altında her kalbe esenlik payı var;
Bizimdir, yelken açmış giden bulutlar,
Vurup alnımıza serin gölgesini,
Bizimdir bu korku, bu renk dolu sini
Üstünde seslerle ışıklar kamaşan;
Bizimdir bu zafer, bu beste ve bu şan.
Şu aydın, ferah ve rahat gök altında
Her kazazedenin müjdesi bir ada,
Her gülüşe ayna bir gölet kenarı;
Koparırken elin taze meyvaları
Öyle kolaydı ki şaşıyorum demek;
Soframıza konmuş bu doyulmaz yemek
Niçin bir zehirli kaşıkla yenmede?
Ağrı! başına boz bulutlar inmede
Ne ki bu cendere, ne ki bu sonsuzluk,
Bu köpüren sular ve geçmez susuzluk...
Kim şu vurulmuş yatan, ova boyunca,
Bir kan çeşmesine açık durup avcu?
Çile pazarında cana pey sürümü
Çözmek mi istemiş o çetin düğümü?
Korkunç bir ezgide çatlayan bu kamış
Yitirdiğimiz bir cennet mi aramış,
Ölümsüz barışa gülen şafakları,
Lezzet ve esenlik tüten ocakları,
Ömre öpüş tadıyla uyandığımız,
Tanrısal bir çıra gibi yandığımız ?...
- Dağ! senin yandığın gibi bir vakitler-
Vuran bir toz parçası değilse eğer
Küçük gövdesine budur giden ölüm,
Onun yüzünü bizden çeviren ölüm...
Eser Mevlânâ'nın üflediği rüzgâr...
İşte, gam türküsü söyleyen kamışlar
Rüzgârından gördüğüm ova boyunca.
Bu bir düştür belki, insan uyanınca,
Gözlerinde kalır serabı bir ömür,
Her şey bu ışıltı ardından görünür
O insana; sevmek, yaşamak ve ölüm.
Seni uykuya çekip götüren elim
Kadınım, ay ışığı içinden şu anda
Aldanış diye ne varsa bir insanda
O daldan tutuyor... Böyledir bu. Kader.
Kavuşur sabaha en uzun geceler
Ve serin durur her avunuş testisi.
Rüzgârlar başladı. Sonsuzluk gemisi.
Önünde köpürüp şahlanmada engin;
Yolcusu olduğun nihayetsizliğin
Bir ucu Allah'ta ve sende bir ucu.
Başlıyor serüvenlerin en korkuncu:
Gökyüzüne doğru yürüyen yeryüzü,
Barıştıran sınır geceyle gündüzü;
Ey sonsuza doğru ilk uçtan gelen Dağ!
Göğü perde perde delip yükselen Dağ!
AĞRI DESTANI
Hakkımdır yurdumu tarifedeyim,
KıIayım bir türlü beyanın Ağrı.
Yolum düşeydi de keşki gitseydim,
Söylesin işitim duanın Ağrı.
'Soğuk bir rüzgâr eser iniler,
Bulutu güneşin yüzünden siler,
Dallar gazel döker, buz tutar sular
Çeldi mi sonbahar mevsimin Ağrı.
Teşrinde bulutlar birbirini kovar,
Bozan bir metreden fazla kar yağar.
Hava açılınca el ayak donar,
Çöker düz ovaya dumanın Ağrı.
İşlemez vesait, tipi var diye,
Gündüzler benzer ıssız geceye,
Sakın burdan bir kuş uçurman!" diye
Verirsin dağlara fermanın Ağrı.
Martta yağar yağmur karların erir.
Coşar coşkun sular ovayı bürür.
Ne insan, ne hayvan, ne kağnı yürür;
Güç olur yollarda revanın Ağrı.
Nisanda kuruyup açılır beller.
Azalır kabına sağmayan seller.
Ötüşür bülbüller açılır güller,
O zaman olayım mihmanın
Ağrı Cansız, hasta yüze kan gelir;
Yeniden her nebata can gelir.
Her daldan bir güzel seda yükselir,
Afâka yükselir teranın Ağrı.
Ağaçlar dal takar gayet börk olur,
Çatı zirveleri ancak fark olur;
Bahçelerin al-yeşile gark olur,
Cenneti andırır her yanın Ağrı.
Halkı cesur hep fedakâr insandır.
Tarlalara koştukları sabandır.
Biçim tırpan, harmanında döğendir;
Makinadan vardır noksanın Ağrı.
Nufus seyrek vardır dört-beş kazası,
Böyle sıralanmış varlık hizası,
Her biri ayrı bir gelir gözesi,
Bunlardır her şeyden gümanın Ağrı
Doğubayazıt'tır en baş kazası
Sürüler besler serin yaylası,
Hele 'Diyadin'in o kaplıcası,
En iyi gezilecek seyranın Ağrı
Şehrinde namlı, kar eyletir dağı;
Kışı süreklidir, yetişmez bağı,
Ak koyun peyniri, mor inek yağı;
Dolar istif olur meydanın Ağrı.
Nur-u feyz fışkırır Murat boyunda,
Çıkarlar yaylaya köyler yayında,
Haziran, Ağustos, Temmuz ayında
Değişmem şerbete ayranın Ağrı.
'Eleşkirt'de Kösedağ'ın eteği,
Bol ve bereketli her bir biteği,
Bahçelerde uğuldaşır peteği,
Doluben boşalır kovanın Ağrı.
Çok güzergâh yerdir 'Patnos'un yeri;
Sanki çayırları savan diyarı,
Ekilse yetişir şeker pancarı,
Çok iyi olur burada bostanın Ağrı,
Tutak kazasının Antep ovası,
Gayet meşhur olur arpa, buğdası;
Sergiler kazanır inek, boğası
Yetişir çok güzel hayvanın Ağrı.
Çok nadir bulunan var küheylânın,
Kimi al, kimi dor-kır küheylânın,
Bilir, şad gününde her küheylânın,
Kalmaz hiç bir tane yayanın Ağrı.
Dolar ambarı ihtiyatta tutar,
Yazın kamyonetler, kışın da katar,
Taşır ülkelere ihracat yapar,
Olmaz hiçbir zaman buhranın Ağrı.
Dağ kadimi büken çağın gelmese,
Ağarıp saçların benzin solmasa,
Şu beni kocaltan kışın olmasa,
En güzel yerisin dünyanın Ağrı.
Gayretin terakki yolunu açtı.
Son hız ile emeline kavuştu.
Çok asırlık.şehirleri savuştu;
Herkes olmuş senin hayranın Ağrı.
Bu nâçiz ÇAĞLAYAN seni arz etti;
Mihman olup dört köşeni seyretti
Yazıp bir yadigâr armağan etti
Okunsun her yerde destanın Ağrı.
AĞRI DAĞI
Ağrı Dağı'nın taşında,
Avcılar gezer başında.
Yâr yitirdim on beşinde,
Sana geldim, Ağrı Dağı.
Ağrı Dağı'nın başı taşlı,
Çelenleri Hüma kuşlu.
Yâr yitirdim hilâl kaşlı,
Sana geldim, Ağrı Dağı.
Ağrı Dağı'nın başları,
Ötüşür Hüma kuşları.
Leyla'nın hilâl kaşları,
Sana geldim, Ağrı Dağı.
Ağrı Dağı'nın düzleri,
Çığrışıp öter kazları.
Köşe başında kızları,
Sana geldim, Ağrı Dağı.
Ağrı Dağı'nın eteği,
Çevresi aslan yatağı.
Kalkımış kervan otağı,
Sana geldim, Ağrı Dağı.
Karac'oğlan, döne döne;
Gezer, dağlar yana yana,
Yitirdim yârim bir suna,
Sana geldim Ağrı Dağı.