GÜNESİN ÜSÜDÜGÜ YER
  HAMUR
 

Hamur Coğrafi Bilgileri Ağrı Tutak arasındadır. il merkezinin 12 km. gÜneyinde Hamur vadisinin ve Murat nehrinin doğu yakasında kurulmuştur. Yüzölçümü 898 km kare, denizden yÜksekliği 1650 m.dir. Doğusunda Taşlıçay, kuzeyinde Ağrı, batısında Tutak, güneyinde Patnos ilçeleri ve Van(Erciş) bulanmaktadır. ilçe torakları volkaniktir. Arazinin %65’i dağlık, % 35’i ovalıktır. Doğal yapısına, yÜksek kesimleri dÜz ve hafif dalgalı olan dağlar egemendir. GÜneyini Aladağ’ın batı uzantıları, doğusunun da yeni Aladağ zirveleri olan Kandil dağı (2876m) ve Bozdağ (3510m) ile çevrilidir. Buralarda dağlar yayla niteliğinde olduğundan, köylÜler ve başka yerlerden gelenler yazın yaylaya çıkar. Kuzeyden (1700m) gÜneye (3000m) doğru yÜkselir. Kuzey batıdan Kılıç ve çakmak dağlarının uzantıları ilçe sınırına kadar sokulur. Hamur’un doğu ve kuzeyi Eleşkirt - Karaköse ovasının bir devamı olduğu için dÜzlÜktÜr, ve Aladağ’dan gelen akarsularla sulanmaktadır. ilçede kara iklimi egemendir. Kışları uzun ve soğuk, yazları kısa fakat Sıcak geçer. Yağışlar ilkbahar ve sonbaharda yağmur, kışın Kar şeklinde yağar. Kar uzun süre yerde kalır. Hatta yurdumuzun, en uzun süre karla örtülü kalan yerlerinden biri de buradır. Doğudaki Aladağ’ın yÜksek yerlerinde kar yazın bile erimez. Bitki örtÜsÜ bozkırlar oluşturur. Hamur vadisi ve Aladağ’ın sarp yerleri hariç, ilçe Ağaç yönÜnden çıplaktır. Aladağ ve yaylalarda yazın gÜr otluklar olur. Akarsularını Murat nehri ile yörenin dağlarından gelip bura karışan Gelutan, Karapir, Mandalık, TÜkenmez ve diğer dereler meydana getirir. ilkbaharda yağmurların artması ve dağlardaki karların erimesiyle bu çay ve derelerin suları bollaşır. Murat, Hamur topraklarında derin bir vadide akar ve sulama işlerinde faydalanılmaz. Hamur vadisinde 100 kişiyi barındıracak büyüklükte bir mağara vardır. Hamur Ağrı iline bağlı bir bucak iken 1 NİSAN 1958de ilçe olmuştur. İlçe merkezi tek bir Mahalle altında merkez, Buzhane çevre ve Hatunkomu olmak üzere bir birinden uzak 4 ayrı yerleşim yerlerinden oluşur. İlçe ve bağlı 46 köy ve bu köylere bağlı 50 mahalle ve mezra bulunmaktadır. İlçenin genelde dağlık bir coğrafi yapı göstermesinden ötürü yerleşim yerleri dağınık durumdadır.
Hamur Tarihi Bilgileri ilçe önce Havaran adıyla kurulmuştur. Halen burada Havaran adıyla anılan bir kalenin kalıntısı mevcuttur. Hamur, tarih boyunca Urartulardan Bizanslılara kadar çeşitli devletlerin egemenliğine girdi. VII. Yüzyılda bir süre Müslüman Arapların eline geçti. 1051’den itibaren Selçuklu akınlarına uğradı. 1054’te Selçuklu Türklerinin kontrolüne girdi. 1071 Malazgirt Zaferinden itibaren Türk toprağı oldu. Bir ara Harzemşahlara geçti ve Iğdır “ Tuzluca’daki Surmelü Emirliğine bağlandı. Daha sonra Cingizli (1239), Saltuklu, ilhanlı (1256), çobanlı (1338), Altınordulu (1356), Celayırlı (1358), Karakoyunlu (1467) ve Akkoyunlular (1501) Hamur bölgesine egemen oldular. 1502’de ilçe Safevi yönetimine girdiği için 1.şah ismail, Sünni Türkmen oymaklarını kırıp bölgeden kaçarak, buralar şiiliği benimseyen Pazuklu (Pazuki) adlı oymağı yerleştirdi. 1.Tahmasp da Eleşkirt sancağının Ocaklı Beyliğini Pazuklu oymak beylerine vermişti. Hamur, 1514 çaldıran Zaferi ile Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı toprağına katıldı. Sonradan bir daha Safevi yönetimine geçen Hamur, 1578’de Osmanlılarca geri alındı. 31 Temmuz 1421 tarihinde Hamur’un Yukarı Ağadeve köyü yakınlarında Timur ordusu ile Karakoyunlular arasında büyük bir savaş oldu. Karakoyunluların yenilmesine rağmen, Timur ordusunun Tebriz’e çekilmesi üzerine, bölge yeniden Karakoyunlulara kaldı. 1585 tarihli Osmanlı Mufassal Tapu Defterinde şelve Sancağının dört bucağından biri şoşik (Karlıca köyü) gösterilmektedir. 1590 tarihli Osmanlı Tahrir Defterinde de Hamur bölgesinde Uyrat (Oyrat) adlı köylere rastlanır. 1828-1829, 1854-1856, 1877-1878 Osmanlı “ Rus savaşlarında Ruslarca işgal edilen Hamur, 1. Dünya Harbinde tekrar Rusların eline geçti. Bu istilada ilçedeki Mahmut Paşa Kümbetinin tepesine top güllesi düştüğü için halkın bir kısmı kaçarak izmir ve Aydın’a göçmüştür. Rusların çekilmesinden sonra yaklaşık altı ay Ermeni zulmüne uğrayan Hamur, 14 Nisan 1918’de işgalden kurtarılmıştır. Kurtuluştan sonra kasaba halkının yarısı yerlerine dönmüştür. önceleri Beyazıt’a, sonra da Ağrı’ya bağlı, 79 köylü bir bucak merkezi iken, 1958 yılında ilçe haline getirildi. Selçuklu mimarisi özelliği taşıyan, fakat 1217/1802 tarihinde yapılan Sürmeli Mahmut Paşa Kümbeti, ilçedeki tarihi eserlerin önemlisi ve ayakta kalabilenidir. şoşik kalesi de Havaran (Hamur) kalesi gibi özel yapısı olan değişik bir kaledir. ilçenin güneydoğu ve doğusunda Urartu ve Bizans dönemlerine ait tarihi kalıntılar vardır. Bunların içinde en az tahrip edileni Beklemez köye ile Kardeşler Mahallesi arasındaki Yer altı Kilisesidir. Benzeri kiliseler Tutak’ta da vardır.
Hamur Sağlık, Yerleşim, Nüfus, Eğitim ve ulaşım bilgileri Sağlık İlçede hastane olmadığından sağlık hizmetlerini sağlık ocakları yürütmektedir. Yalnız ilçeye hizmet verecek olan hastanenin inşaatı halen devam etmektedir. Sağlık alanında da Ağrı'ya bağımlılık mevcuttur. Hamur'da merkez sağlık ocağı, Yukarıgözlüce sağlık ocağı; Yukarıderedibi, Karakazan, Tükenmez, Beklemez ve Kaçmaz köylerinde sağlık evi vardır. Eczane işlevini sağlık ocağı doktoru tarafından açılan ecza deposu görmektedir. Yerleşim ve Nüfus Hamur eski bir yerleşim merkezi olduğu halde, il merkezine yakınlığı nedeniyle büyüyememiş, Ağrı-Van karayolu üzerinde küçük bir ilçe olarak kalmıştır. 1998 nüfus sayımına göre Hamur'un genel nüfusu 25400 olup bunun 4300'ü ilçe merkezinde, geriye kalan 21100'ü ise köy ve mezralarda yaşamaktadır. Hamur'un 46 köyü vardır. Köyaltı yerleşim birimi sayısı 55'tir. Köylerin çoğu ilçe merkezinin doğu ve güneyine yerleşmişlerdir. Bu köyler genelde Aladağ engebeli üzerine kurulmuşlardır. İlçe merkezinin ve Murat nehrinin batısında sadece iki (Ceylanlı, Kamışlı) köy vardır. En büyük köyleri Adımova, Kaçmaz ve Karakazandır. Ulaşım Ağrı-Van karayolu üzerinde bulunan ilçenin ulaşımı Ağrı'ya bağımlıdır. Hamur, ilçeler ve şehirlerarası ulaşımı bu karayolu ile sağlamaktadır. Köylerle ulaşımın yazın kolay sağlanmasına karşın kışın ulaşımın sağlanması zorlaşmakta, hatta çoğu zaman yollar kapanmaktadır. Bu ulaşım zorluğu ve ağır kış şartları filmlere bile konu olmuştur(Derman). Eğitim İlçe merkezinde yıllarca tek bir ilkokulla eğitim yapılmıştır.1956'ya kadar Atatürk ilkokulu eğitim vermiştir. 1956 yılında ortaokul, 1984'te de lise eğitime açılmıştır. 1985 yılında Osman Gazi İlkokulu açılmıştır. Bu okullar 1998 yılından sonra ilköğretim okulu statüsüne kavuşturularak Atatürk İlköğretim ve Osman Gazi İlköğretim Okulu adlarını almışlardır. Ayrıca ilçe merkezine bağlı Buzhane, Hatunkomu ve Çevre mahallelerinde de birer ilköğretim okulu bulunmaktadır. Her yıl ilçe Halk Eğitim Merkezi öncülüğünde halıcılık, dikiş-nakış, arıcılık, bilgisayar, okuma yazma ... kursları verilmektedir.
Hamur Ekonomi Bilgileri Hayvancılık ve tarım, halkın geçim kaynağıdır. Düzlük alanlarda Buğday, Arpa, yem Bitkileri ve şeker pancarı ekilir. Büyük ve küçükbaş hayvancılık ileri durumdadır. Bilhassa Aladağ eteklerindeki köylerde çok hayvan beslenir. Tarım topraklarının elverişsiz oluşu, buralarda hayvancılığı zorunlu hale getirmiştir. Bu hayvanlar ve hayvansal ür ünler Ağrı’da pazarlanır. Evlerde basit usullerde dokumacılık yapılır. Son yıllarda halıcılıkta bir gelişme gözlenmektedir. Hamur deresinde ve bazı köylerde bostan ekilir. Besicilik yaygınlaşma eğilimindedir. Vilayet merkezine yakın oluşu nedeniyle, Hamur, sosyal ve ekonomik gelişme göstermemiştir. Köylerinin ticaret ve ekonomik ilişkisi Ağrı ile olduğundan, kasabada çok az sayıda iş yeri ve ticarethane vardır. Hamur yakınlarında taş ocakları (Kamışlı) ve Baldere köyünde Tuz madeni yatağı vardır. Tekel tarafından işletilen Perobey Tuzlasından yılda 300 ton tuz elde edilir. Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından kurulan tavuk çiftliği, alabalık üretme çiftliği ve Ham-Tekst(Hamur Tekstil) gibi işletmeler ilçe ekonomisine önemli katkılar sağlamışlardır.
Hamur Turizm Bilgileri Havaran Kalesi Hamur ilçe merkezindeki kaledir. Doğudan Murat nehrine karışan Hamur çayı ile bunun geçtiği derince dereye açılan güneydeki Kurudere arasında bulunan ve doğudan batıya doğru uzanan yarımada gibi sarp bir kayalık üzerinde kurulmuştur. Kasabanın batı bitişiğinde, dereden yaklaşık 100 m. yüksektedir. Giriş kapısı güney doğu yönündedir. Kalenin u kısmı , çevre araziye hafif bir meyille bağlandığından, burası derince kazılmış, bir hendek oluşturulmuştur. Kale Selçuklu Devletinin son zamanlarından kalmadır. Kimlerce yapıldığı bilinmemektedir. Hakkında fazla bilgi yoktur. Bilinenlerin çoğu söylentilere dayanmaktadır. çevrede bulanan küçük çaptaki Ağadeve, şoşik, Seslidoğan, Ceylanlı, Uzunveli, ve Eleşkirt kalelerinin yönetiminin buraya bağlı olduğu sanılmaktadır. Yerden yükselen doğal bir kayalık üzerine dolgularla beslenip yapılan Hamur kalesi, Yukarı Murat bölgesinin en saglam kalelerindedir. Ancak, gerek Osmanlı-Rus savaşlarında, gerekse Cumhuriyet döneminde iyice tahrip edilmiştir. Bugün kale yıkık haldedir. Batı cephesi hariç, kalenin cephe duvarları, burçları, camii, Kalebeyi Konağı ve Deve Hanları ile 400 m. uzakta ve kaleden daha yüksekteki bir tepede olan gözetleme kulesi, tanınmayacak şekilde tahrip edilmiştir. Hamur Kümbeti (Sürmeli Mehmet Paşa Kümbeti ) Hamur ilçe mezarlığından, Ağrı - Van karayoluna 250 m. uzaklıktadır. Kümbetin giriş kapısı üzerindeki dört satırlık kitabede tahrip edildiğinden, yaptıran ve kimin için yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Okunabilen rakamlardan 1802 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Hamur kümbeti Selçuklu ve Osmanlı kümbetlerinden farklı bir mimari tarzda yapılmıştır. Palan bakamından yalnız Kırşehir’deki Aşık Paşa türbesine benzemektedir. Yapı 11.50 — 4.70 m. boyutunda, alt kısmı dikdörtgen, üstü dıştan balık sırtı, içten aynalı tonoz biçimindedir. Doğu cephesinde 3, batıda 2 mazgallı pencere vardır. Giriş kapısı batı yönündedir. Tahta kapı orijinal değildir. Taban ve üst örtüye geçişte çıkıntılı, gövde kısmında iki çizgi şeklinde olmak üzere siyah renkte dört halka kemer vardır. Yapıda kullanılan taşlardan farklı yontulmuş kemer taşlar, pencerelerin altında beyaza dönüşür. Kümbetin dört siyah kuşağında bazalt, diğer kısımlarında kirli beyaz renkte tüf taşlar kullanılmıştır. Bu taşlar, ishak Paşa Sarayında kullanılan taşlarla malzeme birliği göstermektedir. Kümbetin içi iki bölümden oluşur. Giriş avlusunda 1, buradan kapı ile geçilen mezar adasında başlarda birer büyük, ortada 2 küçük olmak üzere 4 mezar vardır. Mezar taşları bitkisel motiflerle, sekiz kollu yıldız ve Arapça yazılarla süslenmiştir. şimdi mezarlar tahrip edilmiş, mezar taşları kırılmıştır. Kümbetin XIX. yüzyıl başında, ishak Paşa’nın torunlarından ibrahim Paşa tarafından yaptırıldığı söylenmektedir. Giriş avlusundaki mezarın ibrahim Paşanın kardeşi Yusuf Bey’e, mezar odasındaki en baştaki mezarın ibrahim Paşa’nın, ikinci mezar oğlunun, üçüncü mezar kızının, sondaki yani kuzeydeki mezar ise, ibrahim Paşa’nın hanımına aittir. 1915 Rus işgalinde Kümbetin tepesine isabet eden top güllesi, hasar yapmıştır. Hamur ilçe merkezinde, İshak Paşa’nın torunlarından İbrahim Paşa ile Ailesinin gömülü bulunduğu kümbet, giriş kapısı üzerindeki kitabeden öğrenildiğine göre 1802 yılında yaptırılmıştır. Selçuklu ve Osmanlı kümbetlerinden farklı bir plan özelliği gösteren bu kümbet, Kırşehir’deki Aşık Paşa Türbesine benzemektedir. Güney tarafından orijinal olmayan bir kapı vasıtası ile içerisine girilen kümbet, dikdörtgen planlı olup, üzeri ayna tonozlu bir sistemle örtülmüştür. Kesme taştan yapılmıştır. Ayrıca cephelerde dört sıra halinde bazalt taşı ile hareketli bir görünüm sağlanmıştır. Türbenin doğusunda üç, batısında da iki penceresi bulunmaktadır. İç kısımdaki bitkisel motifler, yıldızlar ve yazılar tahrip edilmiştir. şoşik Kalesi Hamur’un şoşik (Karlıca) köyünde yalçın kayalar üzerine yapılmış kaledir. Köy ilçe merkezine 34 km. uzaklıktadır. Kaleyi yapan ve yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak Akkoyunlulardan kaldığı sanılmaktadar. Evliya çelebi Seyahatnamesinde şoşik kalesi Sultan Hasan oğlu Ziyaüddin’in yapısıdır. Yalçın bir kayanın tepesinde dört köşe kaledir, şeklinde tanımlayıp Diyadin Kalesi gibi burayı da Uzun Hasan’ın oğlu Ziyaüddin’in yaptırdığını belirtiyorsa da, Uzun Hasan’ın bu adda bir oğlu yoktur. Kalenin ortasında geniş bir alan vardır. Yanlardaki odalardan iki büyüğü ayaktadır. Yıkılmayan bölümlerden biriside hamamdır. Kaleden aşağıya inen merdiven ve gizli yollar vardır. Kalenin yapısı ve kullanılan taşlar klasik kale mimarisinden farklıdır. Aşağılardan kaleye çıkmak için blok taşlardan merdiven yapılmıştır. Kale dibinde, sert kayalara oyularak yapılmış Kör Kuyu ve Zindan da şoşik kalesinin bölümlerindendir. Kalenin doğusunda büyük bir Su kulesi ile güney batı ve kuzey doğusunda büyük bir su kulesi ile güney batı ve kuzey yönlerinde iki kule kalıntısı vardır. Kalenin alt tarafında ayrı ve özel olarak yapılmış bir ibadethane bulunmaktadır. şoşik kalesinin 2 km. doğusunda ikinci bir kale daha vardır ki, kale beyinin burayı kızı için yaptırdığı söylenmektedir. Dik bir tepe üzerindeki bu kale kalıntısına halk, Kız kalesi adını vermektedir. şoşik kalesi, Ağrı’daki kalelerin içinde mimarı tarzı çok farklı olan bir yapıdır. Yapıda kullanılan taşlar da değişiktir. Bu taşlar, yörede bulunmayan elips şeklinde bir çeşit özel taşlardır. Kalenin köşeleri ve güney cephesinde üç yeri 2 metre kadar dışarıya çıkıntılı olarak yapılmıştır. Ele geçirilmesi çok güç bir yerde yapılan şoşik kalesi, Karakoyunluların imar ettiği yerlerdendir. Kale ve bölümleri fazla yıkılmamıştır, restore edilebilir. Hamur Mağarası Hamur ilçesi yakınında, Hamur Deresi kıyısındadır. Mağara 100 kişiyi alabilecek büyüklüktedir. Hamur Deresi Murat Nehrinin Hamur ile Tutak arasında aktığı Hamur deresi, doğal güzelliklere sahiptir. suların bazı yerlerde çağlayarak, bazı yerlerde durgun ve vadinin yapısına uygun biçimde kıvrılarak akması, yer yer görülen ağaçlıklar, bostanlar buraya ayrı bir çekicilik kazandırır. Hamur deresi; balık avlama, iyi bir piknik ve dinlenme yeridir.
Hamur Yemekleri Hamur Yemekleri Hamurdaki Mahalli yemekler Hamur ilçesinde mahalli yemekler genelde hayvansal ürünler, undan yapılan yemeklerdir. Besin değerleri çok yüksek olan bu tür yemekler, insanlarımızın tok karnına soğuk havaya karşı daha dayanıklı olmasında büyük etkendir. Karnı tok sırtı pek olanlar fazla üşümezler. Yöremizde çok çeşitli yemekler yapılmakla birlikte, ilimizin kendine has özel gelen önemli misafirler için kuzu kesilerek saç kavurma yapılır. Misafirlere koyun veya kuzu kesmek hali vakti yerinde olanların yapabilecekleri bir hizmettir. Hamur ilçesinde yemekler yer sofrasında yenir. Yemekler hazırlandıktan sonra, Sofradan Altına Sofra bezi sarılır, yer sofrasında olarak her evde bulunan sofra tahtası bezin üzerine yerleştirilir, Misafirler fazla ise sofra tahtasının üzerine geniş tepsi konulur. Evde misafir olduğunda sofraya çocuklar oturtulmaz. kadınlar ayrı bir mekânda erkeklerde ayrı bir bölümde yemeklerini yerler. Evde misafir olmadığında Ailece yenilecek olan yemeklerde erkekler ve büyükler ayrı evin hanımı gelinler ve kızlarda ayrı bir sofrada yemeklerini yerler, kalabalık ailelerde çocuklar içinde ayrı bir sofra kurulur Köylerde musluklardan akan Su bulunmadığından gelen misafirlere hizmet açsından yemeklerden önce, sabun, ibrikle su ve leğen getirilerek ellerini yıkanması sağlanır Yemek yenildikten sonrada aynı işlem tekrar edilir ve misafirin ellerini temizlemesi sağlanır. Bu ilçemizde bir gelenek halindedir ve mutlaka gerçekleştirilir. Sofra kurulduktan ve misafirlere ellerini yıkama ortamı sağlandıktan sonra, sofranın düzeni sağlanır.Sofra tahtasına kaşıklar dizilir,Lavaş Ekmekler katlanarak sıralanır .Pişirilmiş yemeğin durumuna göre çatal konulur. Herkes için su bardağı konulur ve ilk olarak çorbanın servisine başlanır. Çorbadan sonra et yemeği verilir ortaya büyük bir tepsi veya kap içerisinde pilav getirilir her sofrada yoğurt bulunmasına özen gösterilir, Soğan sevilen yardımcı besin Maddesi olarak kıyılarak servis yapılır son olarak da su böreği ikram edilerek misafirlerin doyması sağlanır. Bu arada doymayanlar için mutlaka ilave et yemeği ikram edilir. Hamur ilçesinde yapılan mahalli yemekleri sıralarken aklımıza ilk gelenler, Saç kavurması, Ayranaşı,Hıngen (Mantı) Haşıl, Ekmekaşı, Kuymak, Zilan ,Kebap, Abdigör Köftesi, Helise, Cılbır, Kuzu kızartması, Kuzu çevirme, Çirişaşı, Çaşır, Giliko köftesi, Kaz kavurması, Keledoş aşı, Keşgah, Semeni, Eğirdek, Bişi , Sahan kebabı, Borani, Hasta,Yumurtalı pilav, Tandırda kaz, Döğmeç, Kelle-Paça, KuşEkmeği aşı, Erişte pilavı, Tepsi kebabı, Tandırda Balık, Kesme aşı, Sal kebabı, Yalancı dolma, Mumbar doldurma , Suböreği, Kete pişirme ve Un helvasıdır SAÇ KAVURMASI: Kesilen kuzu veya oğlak, iç organlarından ayrıldıktan sonra güzelce yıkanarak temizlenir, küçük parçalara doğranır. Ocak yakılarak ateş kızgın hale getirilir,Ocağın üzerine SAC konulur,doğranmış ve temizlenmiş bulunan etler sacın içerisine konulur,kızgın ateşte pişmesi için arada bir karıştırılır etin güzelce pişmesi sağlanır.İsteğe bağlı olarak üzerine domates,biber,baharat ,nane,kekik ve soğan eklenir tam kıvamında piştikten sonra servise hazır hale gelmiştir. Sac ortaya konularak sofrada yenildiği gibi, ayrı ayrı tabaklara servis yapılarak ta ikram edilebilir. Ancak saç kavurması asla sarımsaklı yoğurt olmadan yenmez. AYRANAŞI: Yöremizde tarım ve hayvancılık nedeniyle ayran aşı hem iştah açıcı hem de dinlendirici bir yemek çeşidi olma özelliğindedir. Ayran aşı her bölgede yapılan yemek türlerindendir. Ayran çorbası olarak ta bilinir. Ekişim yoğurt çalkalanarak ayran haline getirilir. Bir kazana konulur, bir başka tencerede, ayran aşına katılacak olan malzemenin hazırlanması sağlanır, yarma (buğdayın döğölmüş hali)nohut, kaynatılarak pişirilir Ayranın ocağa konularak kaynatılması sağlanır. Bu arada bir başka kapta pişirilen, yarma ve nohutlar ayranın içerisine katılarak kaynatılması sağlanır, sürekli karıştırılarak dibinin tutması ve katılaşmaması önlenir.Ayranın kaynarken içerisindeki malzemede pişmiş olur,Lezzetlenmesi açısından içerisine Aşotu,Pancar,Nane,Kekik gibi yöremizde yetişen baharatlar katılarak bunlarında pişmesi sağlanır.Daha sonra bir başka tencerede ANIK adı verilen malzeme hazırlanır.Sonra da bolca soğan kıyılarak yağda haşlanır ve kızarması sağlanır.Soğanlar iyice erimeye yüz tuttuğunda, Diğer tencerede kaynamakta olan Ayranın içerisine katılır Tuzu ayarlanır tam kıvamında pişirildikten sonra indirilerek biraz soğuması sağlanır.Daha sonra servis yapılarak yenir.Ayran aşının kaşıkla değil küçük taslarla yenilmesi daha da lezzetli olur. HINGEN(MANTI): Ülkemizin her yöresinde bilinen özeliktedir. Mantı Hamuru sütle yapılır, dinlendirilir, yufkalar açılır, yufkalar baklava diliminden biraz büyükçe(8x8cm)ebadında kesilerek sofra tahtasına dizilir, Hamur parçalarının birbirlerine yapışmaması için aralarına az miktarda un serpilir. Mantının pişirileceği tepsi ateşte konulur içerisine 2-3 kaşık sarı yağ (tereyağı)konur,yağın erimesi sağlanır, tepsi aşağıya alınarak bir sıra mantı Hamurları dizilir tekrar kısa bir süre ateşte kızartılması sağlanır, ateşten kaldırılarak mantı hamurları dizilir,içerisine peynir serpilir, tekrar bir sıra hamur dizilir tekrar peynir serpilir son Hamurlar dizilerek hıngel pişirilmek veya kızartmak üzere Tandıra yerleştirilir, kıvamında pişmesi veya kızartılması sağlandıktan sonra, servis yapılarak yenilir. HAŞIL: Haşıl köylü yemeğidir.Tarlada çalışan ırgatların güç toplamaları ve daha çok çalışmaları için öğlen yemeği olarak yenir Yarma dan yapılır süt ve tereyağı eklenerek yenilir.Yarma (Buğdayın dövülmüş hali)Yarma el değirmenlerinde çekilerek kepekli un kıvamına getirilir,El değirmeninde geçirilmiş bulunan yarma ıslatılarak geniş bir kazana konulur ve kaynatılması dolayısıyla pişirilmesi sağlanır.Kazanın dibinin tutmaması için mutlaka sürekli karıştırılması gerekir.Uzun süre kızgın ateşte pişirilen yarma belirli bir kıvama geldikten sonra tuzu ayarlanır.Tekrar pişirilmesi sağlanır. Artık haşıl pişmiştir. Sofraya genişçe ve derin bir sahan içerisinde getirilir. Orta kısmında orta büyüklükte bir bölüm açılır ve bu bölümün içerisine Sıcak kızartılmış eritilmiş tereyağı dökülür.İlk olarak tereyağı ile yiyilir.Birinci ikinci sahan haşıl yenildikten sonra sindirimin kolay olması açısından sıcak süt dökülerek yenilmeye başlanılır.(Süt soğukta olabilir ancak mutlaka pişirilmiş olması gerekir)kaşıklarla yiyilir.Yağ-Süt ve tahıldan meydana gelen haşıl güçlendirici ve besleyici bir çeşit yemek olarak yenilmektedir. EKMEKAŞI: Kısa süre içerisinde hazırlanabilen,yumurta,domates,soğanla yapılan Tandır ekmeğinin üzerine dökülerek yenilen bir çeşit yemektir. Soğan ve Domatesler tere yağında güzelce eritilerek kaynatılır ve pişirilmesi sağlanır.Üzerine bir miktar su ve Tuz ilave edilir,biber ve baharatta katılabilir.Pişirilme işlemi tamamlandıktan sonra,yemek yiyecek olan kişi sayısına göre 1veya 2yumurta ayarlanır.Yumurtalar bir başka kaba kırılarak iyice çırpılır,Daha sonra kaynayan tenceredeki yemeğin üzerine dökülür ve yumurtalarında pişirilmesi sağlandıktan sonra, sofraya geniş ve derin bir sahan konulur sahanın içerisine tandır ekmeği doğranır. Ekmeklerin üzerine Ekmek aşı dökülür ve elle yenilir. KUYMAK: Pişirilen sütün yüzü bir kaba toplanır,sıcak ateşte pişirilerek eritilmesi sağlanır.Elde edilen yağlık malzemenin üzerine peynir eklenir ve karıştırılarak birlikte pişirilir,melhem haline gelmesi sağlanır.Başka bir yemek tasının içerisine sıcak tandır ekmeği doğranarak kuymak bu Ekmeğin üzerine dökülür ve elle yenilmesi sağlanır .Kuymağın içerisine tuz veya balarat malzemesi eklenmez. ZİLAN KEBAP: Hamur ilçesinde bilinen en eski yemek çeşitlerinden birisidir.Ağa veya bey yemeği olarak bilinir. Yapılması çok zor ve masrafları olduğundan günümüzde pek pişirilmemekte ve bilinmemektedir.Zilan kebap yemeği için,kuzu kesilerek barsakları çıkarılır,öncelikle barsakları temizce yıkanır,barsağın üzerindeki zar bölümü alanır.Barsakların en az bir iki Gün dinlendirilmesi ve kuruması sağlanır.Kuzu eti küçücük parçalar halinde doğranır.Yoğurtla terbiye edilmesi sağlanır.,içerisine Tuz, biber, nane ,kekik gibi çeşitli doğal baharatlar katılır.Terbiye edilmiş bulunan etler basaklara yerleştirilir,geniş bir kazanda su ile pişirilmesi sağlanır.Pişirilen barsaklar koparılmadan ve kesilmeden bir başka kabın içerisinde tereyağında kızartılır tekrar çıkartılarak domatesli biberli ve soğanlı bir sosla birlikte yeniden pişirilir ve dinlenmeye alınır. Bir gün dinlendirildikten sonra tekrar ısıtılarak yeniden pişirilmesi sağlanır ve yiyecek insan sayısına göre bölümlere ayrılarak servis yapılır ve üzerine sarımsaklı yoğurt eklenerek yenilir ABDİGOR KÖFTESİ: Abdigör köftesi kırmızı etten yapılır,etin seçimi çok önemlidir,etin liflerinden ayıklanmış olması gerekir.Kasaplara söylendiğinde Abdigor köftesi için özel et alınması mümkündür.Taze et alınarak taş üzerinde taşla veya tokmakla dövülerek belirli bir kıvama getirilir,dövülen et çok ince doğranmış soğan tuz,baharat ve genelde ince çekilmiş bulgurla güzelce yoğrulur (pirinç katılması da mümkündür) yoğrulan etlerin arasına tereyağı konulur ve güzelce yumak biçiminde birazda büyükçe (Tenis topu büyüklüğünde )köfte ypapılır.Bu köfteler sıcak Suyun içerisine atılarak güzelce pişirilmesi sağlanır.Abdigör köftesi karıştırılmadan pişirilir.Önemli olan köftenin içerisine konulmuş bulunan yağın köftenin dışına çıkmamasıdır.Pişirilen köfteler tabaklara servis yapılarak sarımsaklı yoğurt veya Domates biber ve soğanla birlikte yenilir HELİSE: Köylü yemeğidir.Kemikli et ve yarmanın kaynatılarak eritilmesi şiklende pişirilir,üzerine tere yağı dökülerek servis yapılır.Koyun veya kuzu kesilerek içerisi boşaltılır koyunun gövdesi en fazla iki veya üç bölüme ayrılarak büyükçe bir kazanın içerisine konulur ve sıcak Suda güzelce pişirilmesi sağlanır.Et �kemik birlikte pişerek birbirinden ayrılır ve kemikler eriyinceye kadar pişirilme işlemi devam ettirilir.Etler ve kemikler tamamen eridikten sonra üzerine yarma eklenir,suyu tuzu eklenir ve büyükçe bir kazanda birlikte karıştırılarak pişirilmesi sağlanır.Helise yemeği kazandan çıkarıldıktan sonra üzerine tere yağı ilave ederek servise sunulur.Düğün yemeği olarakta topluca yenilen veya belirli günlerde yapılan özel bir yemek türüdür. CILBIR: Yeşil mercimek ve soğanla yapılan bir çeşit yemektir.Yeşil mercimek bir tencerede kaynatılır.Güzelce pişirilir,bir başka kapta kuru soğanlar doğranarak yağda kızartılır.Mercimeğin üzerine eklenir.Bu arada tuzu biberi ve baharatı eklenen yemek kızgın ateşte pişirilerek mercimeğin iyice erimesi sağlanır ve geniş ve derin bir sahana tandır ekmek doğrandıktan sonra cılbır yemeği bu sahana dökülerek sofraya getirilir elle yenilir. KUZU KIZARTMASI: Kuzu kesilerek gövdesi ayrılır etler yoğurtla terbiye edilerek güzelce ve küçük parçalar halinde doğranır.Kemikli ve kemiksiz etler bir birinden ayrılır,misafirler ve davetliler veya evdeki insan sayısına göre terbiye edilmiş bulanan etler saç veya büyük kazanlarda kendi yağıyla pişirilerek kızartılır.İhtiyaç olduğunda yemeğe tereyağı eklenerek sacdaki veya kazandaki etin güzelce pişirilmesi veya kızartılması sağlanır.Yemeğin tuzu ilave edilir.İyice kızartılan etin üzerine domates yeşil biber,ve soğanlar doğranarak ilave edilir bu malzemelerinde iyice pişirilmesi sağlandıktan sonra kuzu kıartması servise sunulur,sarımsaklı yoğurt ilave edilerek yenilir.Pişirilmesi saç kavurmasındaki esaslar dahilinde yürütülür. KUZU ÇEVİRME: Kuzu kesilerek içerisi boşaltılır.Gövde güzelce temizlendikten sonra kurutulması sağlanır.Gövdenin üzerine kuzunun iç yağı veya tereyağı sürülür.Yakılan ocak kor alev haline getirilir tezgah denilen araçlar ocağın8 yanına konulur kuzunun gövdesine sırık denilen bir Ağaç sokularak tezgah üzerinde döndürülmesi sağlanır kuyudan su çekerken kullanılan çıkrık gibi bu sırık döndürülerek kuzunun her tarafının eşit şekilde ve kızartılarak pişirilmesi sağlanır. Kuzu eti gevrek olduğundan kor halindeki ateşte çubuk pişmiş olur kuzu gövdesi sırıktan tutularak bir sofra tahtasının üzerine alınır. Parçalanan etler bölümler halinde servise sunulur soğan, Domates, biber, ayran, tuz, baharat vs ilave edilerek yenilir. Pilav üzerinde servis yapılır mutlaka sarımsaklı yoğurtla yenilmesi sağlanır. ÇİRİBAŞI: Çiriş Hamur�da baharın müjdecisidir.İlkbaharda güneşin etkisiyle eriyen karların Altından çıkan Çiriş Hamur da sevilen bir çeşit bitkidir.Çirişaşı sindirim sisteminin düzenli çalışması için ilaç özelliğindedir .Yöremizde insanlarımız bu senede ağzımız yeşile deydi artık bize ölüm yok gibi tekerlemeler söyleyerek çiriş�e olan özlemlerini dile getirirler.Çiriş toplanarak temizce yıkanır,güzelce kıyılarak doğranır.Sıcak suda iyice pişirilerek erimesi sağlanır.Tuzu ve biberi ilave edilir,bir başka kapta hazırlanan ince doğranmış soğanlar iyice tereyağında pişirilerek kızartılır ve çirişin üzerine ilave edilir.Bu süre daha pişirilen çirişaşı soğutularak servise sunulur.Çirişin aşı yapıldığı gibi kızartması ketesi ve bazlaması da yapılır .Çiriş yemeği herkes tarafından yılda birkaç defa yenilir,kısa bir mevsimde elde edildiği için kıymetli bir besin maddesi ve yemeği de değerlidir . ÇAŞIR: Çiriş�ten sonra kırlar ve bayırlarda Çaşır denilen Bitki yetişir.Ülkemizin belirli bölgelerinden çıkan çaşır�ın yemeği yapıladığı gibi turşusu kurulur.Sindirim sistemi göz ve böbrek hastalıkları için şifalı bir bitki olarak bilinen çaşır hediyelik olarak batı bölgelerimize gönderilir.Çakşırlar kırlardan toplanarak yıkanır,temizlenir,suda haşlanır,kap tan çıkarılarak dinlenmeye alınır.Bir başka kapta yağda kızartılarak servise sunulur.Ayrıca haşlanan çakşırlar başka bir kaba alınarak üzerine su ilave edilerek bekletilir ve turşusu kurulur.Yemeği yapıldığı gibi her yemekte çaşır destekleyici unsur olarak değerlendirilir. GİLİKO KÖFTESİ: Etsiz sadece yarmanın çekilerek tülbentten geçirilmesi sonucunda alt kısmına geçen ince yarmadan yapılır.Yarmanın içerisine çok ince kıyılmış soğanlar eklenerek yarma yoğrulur,belirli bir kıvama geldikten sonra küçük-küçük köfteler yapılır,suyu ısıtılır suyun içerisine tuz atılır,köfteler sıcak suya dökülür,kaynatılarak pişmesi sağlanır.Giliko köftesinin ilimizde başka isimlerde verilmektedir.Pişen köfteler süzgeçten geçirilerek suyundan ayırtılır.Sıcak sıcak servis tabağına konulur sarımsaklı yoğurt ilave edildikten sonra üzerine tere yağı dökülerek yenir. KAZ KAVURMASI: Kışlık tedarik için yaz boyunca beslenen kazlar güz soğuğunu yedikten sonra hatta yere düşen karı gördükten sonra kasım aralık aylarında kesilen besili kazlar,imece usulüyle tüylerinden ayıklanır.Kazların gövdeleri ayrılır içleri boşaltılar çiğer,baş,ayak,ve boyun vs. ayrı değerlendirilir.En az 20-25 kazın eti büyük bir kazana doğranır yakılan yoğun ateşte pişirilmesi sağlanır.Eriyen yağları ayrı bir kazana alınır.Kazların etinin iyice kavrulması sağlanır Kavrulan etler tenekelere veya diğer kaplara alınarak üzerine kazın yağı dökülür,tenekeler ağzı lehimlenerek kapatılır,kışın yenilmek ve misafirlere ikram etmek üzere saklanır.Kışa saklanır,ramazan ayında ve ihtiyaç duyulduğunda yararlanılır.Son derece lezzetli ve sevilen bir yemektir.Kazın kavurmasından çeşitli yemekler yapıldığı gibi pilavların üzerinde kaz kavurması konularak yenilir.
Hamur Kültür ve Turizm Değerleri Hamur, Ağrı'nın en genç ve en küçük ilçesi olmasına rağmen tarihi çok eskilere uzanmaktadır. Ağrı ovasının güneye açılan tek bağlantısı üzerinde olması ve bu bağlantıyı en kolay şekilde kontrol altında tutan bir yerde kurulmuş olması tarih boyunca Hamur'un stratejik önemini arttırmıştır. Bu nedenle ilçe merkezi ve köyleri ilkçağdan beri sürekli yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. Bölgede kalelere, kayalara oyulmuş mağaralara ve çeşitli yapı kalıntılarına rastlanılması bu düşünceyi doğrulamaktadır. Ancak bir geçiş bölgesi üzerinde olması sık sık savaşlara ve akınlara sahne olması mevcut tarihi eserlerin tahrip olmasına neden olmuştur. Ayrıca bölgede sistemli bir arkeolojik araştırmasının olmayışı ve halkın bilinçsizce yaptıkları kaçak kazılar soncunda kalan eserlerin çoğu da tanınmaz hale gelmiştir. Bu yazımızda ilçe merkezi ve sınırları içerisinde bulunan, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya gelen mevcut eserleri tarihi, sanatsal ve mimari özellikleri ile kısaca tanıtmaya çalışacağız. 1-HAMUR KALESİ: İlçe merkezinin batısında, Hamur deresinin oluşturduğu derin vadinin kıyısında yalçın kayalar üzerinde oluşturulan geniş bir düzlükte kurulmuştur. Kimler tarafından ve ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, M.Ö. X yüzyıl başlarında merkezi Van (Tuşba)olmak üzere büyük bir devlet kuran Urartuların Patnos ve Eleşkirt'e egemen olmaları, ilçe topraklarının da bu devletin sınırları içinde olduğunu göstermektedir. Kalenin konumu ve mimari özellikleri göz önüne alındığında ilk yapımın Urartulara kadar uzandığı zannı kuvvetlenmektedir. Çevredeki yaşlıların anlattıklarına göre 1914 yılında kalede 1m.büyüklüğünde dikdörtgen yassı bir taş üzerinde yazılmış bir kitabenin olduğunu ve bu tarihten sonra kitabenin bir daha görülmediği söylenilmektedir. Kitabenin mahiyeti bugün bilinmemektedir. Ancak Urartu dönemine ait çevredeki çoğu kale ve mezar anıtlarında görülen daha çok kralların başarılarını veya dini içerikli metinlerin anlatıldığı büyük boy kitabeleri hatırlatması bu kitabenin de aynı dönemden kalmış olması fikrini kuvvetlendirmektedir. Yöre halkının kale taşlarında Hz.Ali'nin atına ait ayak izlerinin olduğuna dair rivayetleri kalenin İslam ordularının kontrolünde kaldığını göstermektedir. Türklerin Anadolu'ya yaptıkları akınların bir yolu da Hamur bölgesi üzerinde olması Bargiri (Muradiye),Erçiş ve Adilcevaz kaleleri ile birlikte bu lalenin de bir üs olarak kullanılmasına neden olmuştur. XIV. yüzyıl boyunca Karakoyunlu ve Akkoyunlu devletleri arasında el değiştiren bölgede bu ile birlikte Şoşik kalesi gibi birçok kalenin Akkoyunlular tarafından onarılıp kullanıldığı XVI yüzyıl ortalarında bölgeye gelen Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinden anlaşılmaktadır. Kültür Değerleri Sünnet Kirvelik: Sünnet olacak çocuğun sünnetçiye yardımcı olması amacıyla kucağında tutan kişidir.Diğer bir anlamda ise Aileler arasında sıkı bir dostluk kurmak amacıyla geliştirilen temeli çok eskilere dayanan bir bağdır. Başka bir değişle, aileler arasında sonradan kardeşlikle eş değerdedir.(Çünkü çocuk kendi kirvesinin kızıyla törelerimize göre evlenemez.) Kirveliğin Oluşumu : Kirveliğin tarihi gelişimi içerisinde bilinen en eski durumu;Sünnet olacak çocuk, dünyaya geldiği anda veya sünnet olmaya kısa bir süre kala, çocuğun kendi yakınları kirve arar. Bezende çocuğun kendi yakınlarının haberi olmadan o Aile ile dostluk kurmak isteyen aile,çocuğun kirveliğini kendi üzerine almak ister.Bu olaydan her iki Ailede gurur ve mutluluk duyarlar.Aileler arasındaki bu yakınlaşmadan sonra kirvelik bağı (Kopmamak üzere)kurulmuştur.Öyle ki iki Ailenin bütün yakınları birbirine Kirve diye hitap ederler. Kirveliğin birinci safhasından sonra., çocuğun Ailesi sünnete bir hafta kala kendi maddi durumuna göre çeşitli hediyeler götürür.(Bilinen en eski ve en değerli hediye şunlardır:(At,Boğa,Koç ve bunun gibi)Şimdi ise, hediyelikler daha hafiflemiştir.(Gömlek ,kadın elbisesi iç çamaşırı,Çorap,Mendil ve bunun gibi)Bu hediyeyi götürmeye kirveliği kabul ettirme denir. Kirve o Günden sonra, sünnet töreni için gerekli hazırlıklara başlar; çocuğun giyeceği elbise, sünnet şapkası, çorap, mendil, iç çamaşırı ve lokum alır.Törende misafirlere ikram etmek üzere sigara ,Şeker,Kolonya ve Kuru yemiş(çerez)alır. Mahalli sünnetçiye sünnet gününü bildirerek son hazırlığını yapmış olur. Çocuğun babası ise son hazırlığını bütün komşu ve akrabalarını davet ederek tamamlar.(Kirvenin bütün yakınları da buna dâhildir). Yöremizde sünnet sabahı erkenden kirve ve çocuğun ailesi gelen misafirlere ikram edilecek olan yemeği hazırlamaya başlarlar. yemekten önce Mevlit okutulur. Mevlidin sonunda misafirler bir arada otururken diğer bir odada kirve sünnetçi ve bir odada kirve sünnetçi ve birkaç yakınıyla birlikte sünnet işi tamamlanır. (Yöremizde genelde sünnet ileri yaşlarda yapıldığı için anne ve baba çocuğu, sıkılmasın diye odaya girmezler) sünnet işi bittikten sonra sünnet edilen çocuğun ailesinden bir veya bir kaçar sünnet odasını terk ederek misafirlerin bulunduğu odaya gelir. O anda cemaatte (Topluluk)bulunan büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpülür.Bu olay sünnet işinin bittiğinin delilidir. Bundan sonra meyve ve şerbet işinin dağıtımı işlemine başlanır. Dağıtılan meyveler, Kuru üzüm, Leblebi, Fındık,Şeker vb. Dağıtılacak meyvelerin tümü büyük bir sini içerisinde karıştırılır.Ayrıca bu sininin üzeri çeşitli renklerde haiz vallalarla (Eşarp)örtülür. Kuru yemişler dağıtılmadan önce aynı şekilde renkli vala (Eşarp)ile örtülmüş bir boş tepside cemaatin (toplum)bulunduğu odanın ortasına bırakılır.Odada bulunanların tamamı büyüklerden başlamak şartıyla,herkes gücüne göre tepsiye para bırakır.Bu işlem yapılırken tepsinin başında bulunan şahıs;herkesin verdiği parayı yüksek sesle topluma duyurur.Bu duyurma bazen dostça bir rekabete dönüşür. Toplanan bu paralar sayılarak sinisiyle beraber Kirve olan kişiye verilir. Kirve bu paradan sünnetçinin ücretini verdikten sonra, geri kalanını çocuğun babasına verir. Daha sonra yemek yenir, misafirler geçmiş olsun ve göz aydınlığı temennisinde bulunarak dağılırlar. İleriki günlerde çocuk iyi oluncaya kadar kirve tarafından sık sık ziyaret edilir. Bu ziyaretler sırasında karşılıklı hediye alışverişinde bulunulur ve bu manevi dostluk yıllar boyu sürer.
 
  Bugün 5 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı! bu sitenin tüm hakları ALİ KAYA 'ya aittir  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol